

Köşe yazısı yazmaya yaklaşık olarak 2022 yılından bu yana biraz ara verdim. O tarihten sonra aralıklı olarak yazılar yazdım yanılmıyorsam Gazetecilik serüvenim bu yılın mayıs ayında 41 yılı da devirmiş olacak… 1985 yılından beri, gazetecilik mesleğini, 1989 yılından beridir de her gün köşe yazısı yazan bir insanım… 2020 pandemi salgınına kadar ve salgın süresince bile devam ettirdim günlük köşe yazısı yazmayı, ancak sanıyorum 2022 yılından itibaren biraz burukluk ve tutukluk oldu bende sebebini kendim de bilmiyorum…ne yazarsak yazalım olan şeyler değişmiyor sanki hissi galiba bende baskın oldu ki, yazı yazmayı özellikle 2024 yılı içinde yani geçen yıl tamamen kesildi. Geçen yılın Nisan 20’sinde biricik oğlumu kaybettim, kendi elimle onu toprağa verince Dünyalar başıma yıkıldı. Hanımla, B:iricik kızımla ve iki torunumla birlikte hala onun acısı hepimizin içinde çok taze ve hiç bitmeyecek gibi görünüyor…Ateş düştüğü yeri yakıyor çünkü…
Ama yazı yazma tutkum belki askıya alındı gibi gözükse de yıllardır her gün köşe yazısı yazan ve binlerce kööşe yazısına imza atan bir insan olarak gazetecilik ve yazma tutkusu bizde sonlanmaz, son bulmaz…
Yıllardır hep hayatın içinden birisi olarak hep hayatın içinden konuları kaleme aldım…1960 yılında dünyaya gözlerimizi açmışız, yani artık insanın kartı sayılırız…Canım Anam, Güzeller mahallesinde 91 yaşın içinde birkaç gün gitmesem beni merak ediyor nerede kaldım diye…Onu ziyaret edip elini öptükçe eski günlerden söz açılır eski günleri yad ediyor…
Balkanlarda doğduğu topraklar halen ilk günkü anı tazeliğinde mısra halinde dökülüyor dudaklarından…
Bir film şeridi gibidir insan hayatı… Saliseler, saniyeleri iizler… saatler, günler, yıllar, bir çok mevsim geçen ömür boyunca bir şerit halinde…
İnsan, yaşamında neşeyi, mutluluğu ve en derin acıyı yaşamaya aday bir canlı…
Bunu kendi yaşamımda gördüm ve yaşadım…
İnsan öyle bir canlı ki, hayalleri bir kuştan öte de hızlı, süpersonik ve sesten hızlı bir hava aracı gibi biranda Dünya’nın en ücra köşelerine gidebiliyor, gidebilmekte…İnsan hayalleri, bir bakmışsın Kaz Dağlarının ücra bir köşesinde, bir bakmışsın, Tanrı Dağında, bir bakmışsın Tendürek dağlarında ve akabinde Nepal’de Everest yakınlarında…
Bir bakmışsınız hayaliniz, Uludağ’da Kuzuyayla’da, bir bakmışsınız Toroslarda Türkiye’nin en yüksek yaylası olan Samistal Yaylasındasınız…
Bir bakmışsınız Balkanlarda, Doğu Rodoplarda çocukluğumuzun geçtiği Söğütlü nehri kıyısında Sallankaya yanında suya giriyor…
Bir bakmışsınız ki Istranca Yıldız Dağlarında bir kartal gibi süzülüyorsunuz, bir bakmışsınız ki, Şile’de İmrenli koyunda denize giriyorsunuz…
İnsan bir kuş gibidir…
Bir bakmışsınız ki, Sivas ile Erzincan arasında Kızılırmak’ın doğduğu yer olan Kızıldağı’nın yamacında Kızıılrmak’ın en başı olan dereciğin yanında günbatımını izlemektesiniz…
Bir bakmışsınız ki, Tendürek dağında soluğu almışsınız, meleşen yeni kuzuların seslerini duymaktasınız…
Bir bakmışsınız ki, Aksaray Hasan dağı yanında soluk almışsınız…
Bir bakmışsınız ki, Manisa Spil Dağında bir granit taşına oturmuş Manisa ovasını seyre dalmışsınız…
Akabinde ovaya inip Salihli tarafına doğru eski Kral Tümülüsleri arasından Gölmarmara yanından Salihli’de Kurşunlu mağaralarına varmışsınız…
Bir bakmışsınız ki, uçsuz bucaksız Trakya ovasında süzülerek, Büyükkarıştıran, Pınarbaşı taraflarından, Pınarhisar tarafına süzülmüşsünüz…
Bir bakmışsınız ki, Edirne Saray içinde Tunca ırmağının üzerinde duran tarihi kemer köprüdesiniz, hemen suyun içinden yükselen söğüt yaprakları rüzgarla yüzünüzü okşamakta…
Bir bakmışsınız ki, Eskişehir Sivrihisar yanından Afyon-Eskişehir-Ankara ana yolundan aniden bir anlık bir kararla, kuzeybatı yönünde uçsuz bucaksız tarlaların içinden geçin Sakarya nehrinin doğduğu nokta olan Sakarya başına varmış ve ayaklarınız suda su içindeki masaların birinde kiremitte ızgaraya oturmuşsunuz…
Bir bakmışsınız ki, Giresin, akabinde Espiye’de soluklanmış ve demli çay içmişsiniz, akabinde vurmuşsunuz yukarılara yaylaya doğru, Soğukpınar ve Madenbaşında mola vermişsiniz…
Bir bakmışsınız ki, Erzurum Palandöken’de bulmuşsunuz kendinizi, yazın yamaçlarında kuzuların meleştiği, küçük çocukların kır çiçekleri topladığı yeşil yaylalardan, Aziziye tabyasından Erzurum’a kuş bakışı bakıyorsunuz…
İnsan böyle bir varlık ve canlı işite…
Yaşadıkça, soluk aldıkça umutları da tükenmiyor…
2025 yılının Nisanını yaşadığımız şu günlerden şu güzel pazar gününden önümüzdeki ayların nasıl geçebileceği yönünde Grok Amca’ya havaların nasıl olabileceğini soruyorum. İŞTE CEVABI:
2025 yaz mevsimi için kesin bir tahminde bulunmak zor, çünkü hava durumu uzun vadeli tahminleri kesinlikten çok olasılıklarla ifade eder. Ancak Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün mevsimsel tahmin modellerine göre, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada yaz aylarında sıcaklıkların genellikle mevsim normalleri civarında veya biraz üzerinde olma eğilimi var. El Niño ve La Niña gibi büyük ölçekli iklim olayları, deniz suyu sıcaklıkları ve atmosferik salınımlar (NAO, SAO) sıcaklıkları etkileyebilir, ancak yerel ölçekte değişiklikler beklenmedik olabilir.
Genel olarak:
Sıcaklık: Yaz aylarında sıcaklıkların normallerin üzerinde olma ihtimali yüksek, özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde. İç ve kuzey bölgelerde ise zaman zaman serin hava dalgaları görülebilir.
Yağış: Yazın yağış genellikle az, ancak Karadeniz Bölgesi’nde lokal sağanaklar sık olabilir.
Ekstrem Hava Olayları: Son yıllarda artan sıcak hava dalgaları ve ani yağışlar, bu yaz da bölgesel olarak etkili olabilir.
Daha kesin bilgi için Mayıs-Haziran 2025’te Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün aylık ve mevsimlik bültenlerini takip etmenizi öneririm, çünkü tahminler her ay güncelleniyor. Senin bulunduğun bölgeye göre daha spesifik bilgi verebilmem için şehir belirtirsen, tahmini daraltabilirim…
HERKESE İYİ HAFTASONLARI DİLERİM!
13 Nisan 2025-GEBZE