DOLAR32,4504% -0.15
EURO34,8290% -0.66
STERLIN40,7959% -0.56
FRANG35,5088% -0.41
ALTIN2.438,67% 0,10
BITCOIN63.179,17-0.913
reklam
YILMAZ IŞIKTÜM YAZILARI

Çisenti…

Yayınlanma Tarihi : Google News
Çisenti…
reklam

Sıcak toprak, bol emisyon bırakan yoğun trafik ve fabrika bacaları bu taraflara isterse Balkanlar’dan olsun artık  kar yağışı bırakmıyor eskisi gibi. Buraya gelene kadar kar bulutları ya eriyor ya da dağılıyor… Dışarıda an itibariyle sanki yağmur yağacakmış gibi bir durum var ama yağmur yağmıyor. Sadece serpiştirip çisenti halinde yerin ve toprağın tozunu alıyor…

Yani affedersiniz “ahmak ıslatan” yağmur bile denilmez dışardaki çisentiye…

Şimdiden herkese bol bereketli, pandemiden arınmış,sağlıklı, suyu bol bir yaz mevsimi diliyorum.

***

Yılbaşı, Yeni Yıl derken yeni yılın ilk onuncu günündeyiz artık. Bugün 10 Ocak. Gazeteciler için de önemli bir gün: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gazetecilik mesleğini  icra edenleri onurlandırmak için 1961’den beri 10 Ocak günü düzenlenen Türkiye’ye özgü bir kutlama günüdür. 1961-1971 arasında “Çalışan gazeteciler bayramı” adıyla kutlanmış; 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, ” 10 Ocak Çalışan gazeteciler günü” olarak değiştirilmiştir.

4 Ocak 1961’de kabul edilen ve basın çalışanlarının bazı haklar ve yasal güvence sağlayan “212 sayılı kanun” adlı düzenlemenin Resmi gazetede yayınlanışı nedeniyle 10 Ocak günü kutlama günü olmuştur.

Dolayısı ile bugün her ne kadar  gazeteciler ve gazetecilik bakımından da çok öyle “ kutlanacak” bir durum yoktur ancak yine de alışkanlık ve günün önemi dolayısıyla kutlanmış gibi yapılan bir gündür. Kutlayan da kutlamayan da sağ olsun!

Yani kısacası çalışan da çalışmayan olsun bütün gazetecilerin durumu öyle ahım şahım değil…

Bazıları hariç tabi ki…

***

Yeni yılın ilk  10.gününde dışarıda öyle pek eli açık ve bonkör bir hava yok yağmur ve yağış bakımından…

Gökyüzü, son zamanlarda mevsimsel değişikliklerden olacak pek öyle eli açık değil ve öyle de gözükmüyor…

Eskiden bu aylarda görmüş ve yaşamış olduğumuz  tipi şeklindeki kar yağışları artık yok. Normal kar şeklinde de yok.

 Farkında mısınız artık kışları buralara pek kar düşmüyor…

Sıcak toprak, bol emisyon bırakan yoğun trafik ve fabrika bacaları bu taraflara isterse Balkanlar’dan olsun artık  kar yağışı bırakmıyor. Buraya gelene kadar kar bulutları ya eriyor ya da dağılıyor…

 Boğaz’dan beriye geçemiyor.

 Yarın Kanal İstanbul diye bir proje de hayata geçirilirse o zaman o doğal hava dalgası bu tarafa hiç geçemez ve bize eskiden Balkanlar’dan sarkan bu doğal hava olayı da artık tarihe karışmış olacaktır iyice.

 Allah sonumuzu hayreylesin! Amin!

***

Dışarıda an itibariyle sanki yağmur yağacakmış gibi bir durum var ama yağmur yağmıyor. Sadece serpiştirip çisenti halinde yerin ve toprağın tozunu alıyor…

Yani affedersiniz “ahmak ıslatan” yağmur bile denilmez dışardaki çisentiye…

Eskiden öyle kışlar olurdu ki, bir metre kar yağıdığını hatta geçtiğini bilirim. Küçüklüğümüzde sabahın erken saatlerinde kar küreyerek önce evin yolunu açmak için çabalayan büyüklerimize biz de yardım ederdik…

O gün her şey karlar altında idi…

 Ormanlardaki yaban güvercinleri, sığırcıklar, serçeler evlere sığınır “cırrık-cırrık “ sesleri ile sanki bizden yiyecek isterlerdi. Bizde ekmek kırıntıları veya varsa buğday taneleri ile mısır taneleri atardık onlara…

Bütün gece sert bir şekilde  esen tipi öyle kar yığınları biriktiriyordu ki özellikle çukur yerlere, en az üç dört metre derinlikte bir kardan görünmez kapan oluştururdu kırsal bölgelerde…

Aralık-Ocak-Şubat tipi şeklindeki beyaz örtünün “hegemonyası” ile geçerdi.

Sıcacık “gür-gür” yanan kuzine veya şöminelerin etrafına çöreklenmiş büüyüklerimizin hikayelerini dinlerdik çocukluğumuzda…

Dışarıda ise kar tipisi olanca kuvveti ile esiyordu, pencereden baktığımızda göz gözü görmüyordu.

Bu yüzden kış sömestırı kar nedeniyle uzuyor, köyde daha uzun uzun kalıyorduk dedemlerin yanlarında…

Zaman zaman geceleri tipi rüzgarı yakınlardan kurt ulumaları getiriyordu… Ertesi günü evlerin çevresine pencereden baktığımızda yaban hayvanlarının izlerini net olarak görebiliyorduk.

 Acıkmış kurt, tilki ve

 çakallar iniyordu dağlardan köylere ve yerleşim yerlerine yakın…

Civardaki ağıllarda 24 saat nöbet tutan çobanlar daha dikkatli olmak zorundaydılar. Bazen tüfek sesleri çınlatıyordu etrafı.

 Belli ki vahşi hayvanları korkutmak için kullanıyorlardı  hazır vaziyetteki tüfeklerini…

Mart ayı da “martlığını” yaptıktan sonra bir bahar fışkırıyordu ki sormayın!

İlk önce kadelen çiçekleri kar örtüsünü delip yeni yeni açmakta olan güneşe “merhaba” diyorlardı sanki.

 Arkasından gelsin dağ çiğdemleri ve menekşeler…

Güneş gören karın iyice erimeye başlaması ile birlikte derecikler, derelere, dereler ırmaklara, ırmaklar da büyük henirlere karışıp bir derya haline gelirdi…

Yer altı suları karın erimesiyle birlikte iyice yükselmiş ve toprağın altında yaz mevsimini bekliyordu…

Baharın gelmesi ile birlikte tomurcuk patlatıp çicek veren ağaçlarda  şen serçeler ötüşürdü…

O kışın ardından gelen bahar daha yeşil, yazı da daha bereketli olurdu.

Çünkü su boldu…

***

Aradan yıllar geçti…

Bırakın o çok eski günleri özlemeyi…

Şunun şurasında 4 yıl önceki kış aylarını özluiyoruz yağış bakımından…

Önceki yıl biraz kar düştü, geçen  yıl bir kez düştü kar örtüsü bölgemize…

Bu yazıya başlamadan önce bizim bölgemize su tedariği yapan ana su rezervimiz olan Yuvacık Barajı’nın son seviye rakamlarına bir göz attım:

 Su seviyesi yüzde 14 seviyesine düşmüş.

 Kocaeli’nin kuzey kesimlerine su veren Namazgah Barajı’nın su seviyesi ise yüzde 64

Dışarıda yağmur beklentisi var. Hava kapalı ancak yağış bakımından pek öyle bonkör değil…

Önümüzde Ocak ayından 20 gün, Şubat ayından 28, Mart ayından 31 ve Nisan ayından da 30’ar günümüz var.

Dünden beri bölgemizde etkili olan yağış inşallah toprağa doyurucu olur ve su rezervlerimiz bundan olumlu bir şekilde etkilenir umudunu taşımak istiyoruz.

Bu konuda Allah’a duacıyız!

 Dua edelim ki bu günlerimiz yağış bakımından inşallah verimli ve doyumlu geçsin..

 Yoksa bu çisenti hali ile devam ederse, susuz bir yaza hazır olalım derim!

Şimdiden herkese bol bereketli, pandemiden arınmış,sağlıklı, suyu bol bir yaz mevsimi diliyorum.

 SAĞLICAKLA KALIN!

reklam